Amerika’nın 47’nci başkanı olarak göreve yeniden başlayan Donald J. Trump, Beyaz Saray’da hız kesmeden çalışmalarına devam ediyor. Başkanlık emirleri imzalayan Trump’ın gündeminde, doğum yoluyla elde edilen Amerikan vatandaşlığı hakkı da bulunuyor.

Ancak uzmanlar, Amerikan Anayasa’sında güvence altına alınan bu vatandaşlık hakkının kolayca değiştirilemeyeceği konusunda uyarıyor. Anayasa, sadece anayasa değişikliği ile değiştirilebileceğini belirtiyor. Bu değişiklik için ise hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da üçte iki çoğunluğun yanı sıra elli Amerikan eyaletinin dörtte üçünün onayı gerekiyor.

Vatandaşlık Hakkının Kökeni

Amerika’da “jus soli” veya “toprak hakkı” olarak bilinen doğum yoluyla elde edilen vatandaşlık hakkı, Anayasa’nın 14’üncü Ek Maddesi’nde yer alıyor. Bu maddeye göre, ABD topraklarında doğan her bebek, otomatik olarak Amerikan vatandaşı kabul ediliyor.

Trump’ın imza attığı başkanlık emri yasal süreçleri aşarsa, aile birleşimi gibi bu haklar da ortadan kalkabilir.

Doğum yoluyla vatandaşlık hakkının ellerinden alınması durumunda en çok etkilenecek grup, yasadışı yollarla Amerika’ya getirilen çoğu Güney Amerika asıllı düzensiz göçmenler ve aileleri olacak.

Sivil Toplum Örgütleri ve Tarihi Bağlantılar

Amerikan Sivil Özgürlükler Sendikası kaynaklarına göre, doğum yoluyla elde edilen vatandaşlık hakkı yüzyıllar öncesine dayanıyor. Bu kural yıllar içinde sadece iki kez değiştirildi. Bunun en önemli örnekleri 1857 ve 1868 yıllarında yaşandı. Sonraki yıllarda ise bazı Çin kökenli kişilerin Amerikan vatandaşlığı talepleri reddedildi ancak davalardan sonra haklarını elde ettiler.

Amerika Birleşik Devletleri Göç ve Sınır Muhafaza Kurumu yetkilileri, Trump’ın başkanlık emrini sıkı bir şekilde uygulamaya koyması durumunda hak kaybı yaşayan binlerce kişinin yasal süreçlere başvuracağını öngörüyor.

Trump ve Ailesinin Göçmen Kökeni

Göçmen karşıtlığıyla bilinen Trump’ın gerçekte Alman asıllı göçmenlerin çocukları olduğu ortaya çıktı. Trump’ın ailesi de farklı göçmen kökenlerine sahip. Bu durum, Trump’ın göç politikalarıyla olan çelişkisini ön plana çıkarıyor.